Haz İlkesinin Ötesinde- Ben ve İd (Sigmund Freud)
HAZ İLKESİNİN
ÖTESİNDE
Freud, her zaman insanın acıdan kaçınıp haz peşinde olduğunu
söyledi. Ancak bu kitapta bu fikrini genişletti. Freud, insanın Eros ile
rekabet eden bir içgüdüsel dürtü tarafından yönetildiğini öne sürüyor. Buna Ölüm
dürtüsü (Thanatos) diyor. Freud düalist bir açıklamayla insan varoluşunun iki
yüzü olduğunu ve bunların etkileşiminden (Eros ve Thanatos) insan yaşamının
oluştuğunu düşündü. Ölüm içgüdüsünü, insanın kendine de yönelen saldırganlık,
yıkıcı güç olarak adlandırdı. Freud her eylemin haz için yapılmadığının
örneklerini sunar;
1-) Çocuk Oyunları
2-) Kendine Zarar Verme (Mazoşizm)
3-) Travmatik Nevrozlardaki Tekrarlayan Rüyalar
4-) Takıntılı Nevrozlar.
Çocuk oyunlarında Freud; burada küçük bir çocuğu inceliyor. Freud
çocuğun eyleminin, oyuncağı atıp yeniden ele geçirmenin neşeli deneyimini
oluşturmakla fazla ilgilenmeyip, çocuğun hoş olmayan olarak bulduğu bir durum
(annesinin sık sık yanından ayrılması) üzerindeki kontrolünü yeniden kazanma
girişimiyle daha çok ilgisi olduğunu açıklıyor.
Takıntılı tekrar kompulsiyonunun, travmadan kaynaklanan ve
kendi kendini yok eden güçlere (Thanatos) rahatlama sağlayan bir biçim veya
baskıyı hafiflettiği konusunda fikirlerini belirtiyor.
Freud daha sonra tek tek hücrelerin yaratılması ve yok
edilmesiyle ilgili uzun ve ayrıntılı bir açıklamaya yapar. Hücreler bir enerji
dengesizliği içerir ve Freud, onların yok olma eğilimlerini, daha önceki bir
yokluk durumuna geri dönmeye yönelik doğal bir eğilimi olarak açıklar. Daha
sonra bu fikri yaşayan bir organizmaya uygular ve insanların en önceki durumuna
geri dönme dürtüsüne sahip olduğunu varsayar. Bu durumda insanın ilk hali
yokluk halidir. Freud, bu ölüm içgüdüsünün organik yaşamın geliştirdiği ilk
içgüdü olduğunu savunuyor. Ölüm içgüdüsü libido ile sürekli bir mücadele içindedir.
BEN VE ID
Freud, insan psikolojisini
açıklamada topografik kuramın eksikliğini fark ediyor ve bu kitabın konusu olan
yapısal kuramı tasarlıyor. Yapısal kuram, topografik kuram ile çatışmamaktadır
aksine birbirini tamamlamaktadır der.
ID, biz farkında olmasak da
yaşamlarımız üzerinde en büyük etkiye sahiptir der. Öz farkındalıktan yoksundur
ve bir anlamda hazza ulaşmayı ve acıdan kaçınmayı amaçlayan enerjilerin
kaynayan bir haznesidir ID, akla bağlı değildir ve saf bir dürtüdür ve
bilinçdışı ile ilişkilidir.
Ego, ilk ID'den ayrı bir şekilde ayrılır. Ego, İd'in
dürtülerini gerçekliğin kısıtlama durumlarının zorunluluğunun bir sonucu olarak
oluşur. Ego, kendimizle ilgili bilinçli deneyimimizdir ve algıları mantıklı ve
gerçekçidir. Ego, ID'den kaynaklanan enerjiyi yönetme ve ID’in arzularını
gerçeğe uygun olarak tatmin etmenin yollarını arar. Ego'nun tüm farklı
baskıları (dış dünya, id, süperego) ve talepleri barındırması ve dengelemesi
gerekir.
Süperego, Freud'un ödipal
kompleksi ile yakından ilişkilidir. Bu dönemde çocuğun babasıyla (veya
ebeveyniyle) özdeşleşmesi, ahlakı ve uygun davranış biçimlerini
içselleştirmesini içerir. Böylece ahlaki bir vicdan ve kişinin derinlemesine
incelemeye ihtiyaç duyduğu bir "ideal ben’’ oluşur. Süperego katı ve
uzlaşmazdır ve egoya ahlaki isteklerle üzerine gider.
Freud'un modelinde Ego, üç
faktörün ortasında "sıkışmıştır": İd, Süper Ego ve gerçeklik. Ego'nun
tüm farklı baskıları ve talepleri barındırması ve dengelemesi gerekir ki bu
gerçekten çetin bir görevdir.
Yorumlar
Yorum Gönder